Adrian Wells
Metakognitif Terapi; metabilişin, bilişin nasıl çalıştığını ve kendimiz ve dünya hakkında bilinçli deneyimleri nasıl oluşturduğunu anlamamız noktasında hayati öneme sahip olduğu prensibine dayanır.
Metabiliş neye dikkat ettiğimizi ve neyin bilince gireceğine dair faktörleri şekillendirir. Metabiliş aynı zamanda değerlendirmeleri şekillendirir ve düşünce ve duyguları düzenlemekte kullandığımız stratejileri etkiler. Bu kitapta gösterilen ve geliştirilen argüman; metabilişin, neye inandığımız ve neyi düşündüğümüz ve -normal ve anormal- duygusal ve bilinçli deneyimler üzerinde kritik etkisi olduğunu öne sürer.
Geleneksel bilişsel davranışçı terapinin temel öncülü, Beck’in şema teorisi ve Ellis’in rasyonel duygucu davranışçı terapisi gibi, düşüncedeki bozulmaların ve önyargıların psikolojik bozukluğa neden olduğudur.
Her iki yaklaşım da işlevsiz inançlara merkezi bir rol atfeder. Metakognitif terapi bu bakış açısı ile ilkesel bakımdan aynı fikirdedir ve bu metakognitif terapiyi bilişsel terapinin bir türü yapar. Önceki yaklaşımlardan farklı yanı, belli düşünme stillerinin ve inanç tiplerinin belirlenmesinin diğer teorilerdeki gibi bozukluğun nedeni olarak vurgulanmamasıdır. Vurgulanan düşünme stili mükemmeliyetçi standartlar veya siyah beyaz düşünce gibi bilişsel çarpıtmalarla ilgili değildir. Metakognitif terapinin ilgilendiği düşünme stili, uzun süreli dilsel düşünmeye aşırı bağlanmak ve kaygı ve ruminasyon formunda takılı kalmakla tanımlanan Bilişsel Dikkat Sendromu’dur (BDS). Bu, tehdide kilitlenen özel bir dikkat önyargısı ile birlikte gider. Metakognitif terapideki önemli inançlar BDT veya RDDT’deki dünya, sosyal ve fiziksel benlikle ilgili sıradan bilişler değildir, düşünme ile ilgili inançlardır (metabilişsel inançlar).
Tamamı:
“Metabiliş ve Bilişsel Dikkat Sendromu” için 2 yorum